Gök-Türk Tarihinin 630-681 Yılları Arasındaki Genel Karakteri

GİRİŞ

1. Gök-Türk Tarihinin 630-681 Yılları Arasındaki Genel Karakteri


Gök-Türk tarihinin elli bir yıllık devresini incelemeye çalıştığımız,
bu araştırmamızda önce ilim aleminde
bu zamana kadar böyle müstakil bir eserin yazılmadığı dikkatimizi çekmişti.
Daha sonra kurulacak olan II. Gök-Türk Devleti de
göz önüne alınarak saltanatın kesintiye uğramasından dolayı
genellikle tarihimizde Gök-Türklerin fetret devri adıyla anılmaktadır.
Fetret kelimesinin herhangi bir saltanatın
ya da idarenin kesintiye uğraması anlamına geldiğini düşünürsek
bu ifade bir yerde doğrudur.
Bununla birlikte, 630-681 yılları arasındaki
Gök-Türk tarihi kısa zaman dilimleri içerisinde çok farklı yönlerde gelişmiştir.
Söz konusu farklılıklar dolayısıyla
bu devre safhalara ayrılarak inceleme konusu yapılmıştır.
Kaynakların verdiği bilgiler
bu safhaların oluşturulmasında önemli rol oynamaktadır.
Bir bakıma kaynakların taşıdığı bilgi çokluğu ya da azlığı,
yapmaya çalıştığımız inceleme ve tasnif yön vermektedir.

Bu çalışmada çoğu istiklalin tamamen kayboluşundan dolayı
Gök-Türk Devleti'nin değil, ülkesinin tarihi ele alınmıştır.
Neticede beylerin, boyların,
milletin içinde bulunduğu durum tetkik edilmiş
ve gelişen hadiselere,
belirli noktalara ulaşma yoluna gidilmiştir.
Kısa zaman dilimlerindeki farklılığın doğurduğu çeşitli safhalar,
eserimizde başlıklar altında anlatılmaktadır.
Fakat, aşağıda da görüleceği üzere konu başlıklarının arasında
epey çeşitlilik vardır.
Bunun sebebi yukarıda açıkladığımız gibi
bağımsızlığın kayboluşundan kaynakların
ülkenin iç karışıklıklara sürüklenmesi
ve aynı anda birbirinden ayrı hadiselerin gelişmesidir.
Dolayısıyla elli bir yıllık sürede
Gök-Türk ülkesinde cereyan eden olaylar hakkında
ortak neticeye varmak çok zordur.

630 yılından sonra da Gök-Türk tarihi her şeyden önce
582 yılından beri süregeldiği üzere doğuda ve batıda olmak üzere
iki ayrı alanda gelişmeye devam etmiştir.
Batı Gök-Türk devlet sahası
kendi siyasi vaziyeti çerçevesinde olaylara sahne olurken
devletin tamamen yıkıldığı Doğu Gök-Türk ülkesinin
büyük bir kısmı Batı Gök-Türk ülkesine
(özellikle Turfan civarına) göç etmiş,
önemli kütlesi de Sir Tarduşlara sığınmıştı.
Çin'e gidenlerin içinden ileri gelen beyleri seçen
T'ang sarayı idarecileri onları saraylarına muhafız yaptılar.
Bazıları Çin ordusunda general dahi oldu.
Fakat, T'ang İmparatorluğu sınırlarından içeri giren
Gök-Türk halkının akıbeti
Çinli devlet adamları arasında uzun tartışmalara sebep olmuş,
neticede Çinlileşmeleri için
Sarı Irmağın güneyindeki münbit topraklara yerleştirilmişlerdi.
Bu metodun Gök-Türkleri Çinlileştirmek maksadıyla işe yaramayacağı,
639 yılındaki Chie-shih-shuai isyanından ve ikamet ettirilen
Gök-Türklerin nüfusunun hızla artmasından anlaşıldı.
Gelecekte daha büyük tehlikelerle karşılaşmak istemeyen T'ang imparatoru,
onları Gök-Türk hanedanından gelen bir bey,
A-shih-na Ssu-mo liderliğinde Çin Seddi'nin kuzeyi ile
Gobi Çölü'nün güneyi arasında
vassal bir kaganlık kurmak üzere gönderdi (641).

629 yılından beri Ötüken bölgesinde
hakimiyeti ellerinde tutan Sir Tarduşlar,
daha önce Gök-Türklerin kuzeye geri gelmesini
kendi istikballeri açısından hoş karşılamadılar.
Her fırsatta onları taciz edip,
hatta üzerlerine gönderilen bazı Çin ordularını dahi bozdular.
Ancak, kaganları Bilge'nin 645 yılındaki ölümünden sonra oğulları arasında
başgösteren iç mücadele Çinlilerin işine yaradı.
647 yılında tamamen yıkılan Sir Tarduş gücü neticesinde
bölge tamamen Çinlilerin kontrolü altına girdi.

Aynı Altay dağlarını kendine merkez seçen
Gök-Türk hanedanından gelen bir bey Ch'e-pi,
kendini kagan ilan ederek bağımsız bir devlet kurmuş,
etrafındaki Karluk, Kırgız gibi boyları kendine bağlamıştı.
Ancak, daha sonra Çinlilerin Uygur,
Karluk gibi boylarla temasa geçip,
onun üzerine saldırtmaları ve savaş meydanında kendi birliklerinin
ona ithanetleri yüzünden Ch'e-pi Kagan'ın hakimiyeti sona erdi
ve Çin başkentine giderek teslim oldu.

650 yılında Doğu Gök-Türk ülkesini
baştan başa muhtelif askeri garnizonlara ayıran Çinliler,
bundan sonra daha sıkı kontrol etmek istiyorlardı.
Ülke önce Gobi Çölünün güneyinde ve kuzeyinde olmak üzere
iki büyük general askeri valiliğe bölündü.
Güneyindekine Güney Hun Devleti misal alınarak
Ch'an-yü Büyük Genel Askeri valiliği adı verildi.
Bu valilik Gök-Türk hanedanından gelen beyler başlarına getirilmek suretiyle
küçük garnizonluklara (eyalet gibi) ayrıldı.
Reislerine Çin unvanları sunulmuştu.
Çölün kuzeyindeki valilik ise Altay dağlarının doğusundan başlayarak,
Moğolistan'ın doğu sınırına kadar
her bir boy esas alınmak kaydıyla garnizonluklara bölünmüş,
boy reisleri Çin unvanları verilmek suretiyle
askeri valilik ve kumandanlık makamlarına getirilmişlerdi.
Genel valiliğin adına önce Yen-jan,
sonra Han-hai denmişti.
Neticede Çin tarihinde ender görülen bir hadise meydana geldi.
29 yıl gibi bir süre içinde Çin topraklarına
kuzeyden bir-iki ufak teşebbüs dışında akın yapılmamıştı.
O zamana kadar ilk defa cereyan eden bu hadiseyi
Çinli tarihçiler önemli bir kayıt olarak resmi tarihlerine yazdılar.

679 yılında Doğu Gök-Türk ülkesinde
uzun süren Çin kontrolü aniden bozuldu.
A-shih-te Feng-chih ve A-shih-te Wen-fu isimli iki idareci
Gök-Türk hanedanından gelen A-shih-na Ni-shu-fu'yu lider olması için ikna etmişler,
arkasından bağımsızlık savaşına başlamışlardı.
Gobi Çölünün güneyindeki Ch'an-yü askeri valiliğinde ihtilal teşebbüsüne girişilmiş
ve kısa zamanda bu valiliğe dahil 24 eyaletin hepsinden katılmalar olmuştu.
Çok geniş alana yayılan bu auaklanmada
liderleri üzerlerine gönderilen Çin ordularını mağlup ettilerse de
daha sonra onların hilelerine engel olamayıp başarısızlığa uğradılar.
Çinlilerin elinden kendini kurtaran A-shih-te Wen-fu
yine Gök-Türk hanedanından birini kagan adayı olarak seçerek,
681'de ikinci teşebbüste bulundu.
Yeniden başlayan ihtilal hareketi
birincisi gibi çok kısa zamanda büyüdü ve geniş alana yayıldı.
Bu sefer kagan olmak için seçilen A-shih-na Fu-nien ile
A-shih-te Wen-fu önceleri parlak zaferler kazandılar.
Ancak, daha sonra yiyecek sıkıntısı içine düştükleri gibi
Çinlilerin çevirdikleri entrikalara karşı koyamadılar.
Neticede teslim oldukları takdirde
öldürülmeyeceklerine dair söz verilip Çin'e gitmeleri sağlandı.
Fakat, verdikleri sözde durmayan çinliler
daha sonra elli dört Gök-Türk reisini
başkentlerinin doğu pazarında idam ettiler.
Bu son ayaklanmadan kurtulan Gök-Türk reislerinden A-shih-na Kutlug,
Çogay-kuzı'ya sığınarak varlığını korumayı başarabildi.
Daha sonra burada etrafındakilerin sayısını artırarak,
Dokuz-Oğuzların sürülerini yağmaladı.
Yeterli güce ulaştığında kağanlığını ilan ederek
II. Gök-Türk Devleti'ni resmen kurdu.

630 yılında Batı Gök-Türk Devleti
T'ung Yabgu Kagan'ın amcası Bagatur tarafından öldürülerek
ortadan kaldırılması neticesinde karışıklığa sürüklendi.
Tahta geçen kaganlar ülke içinde düzeni sağlayamadıkları gibi
bazıları Çin imparatoruna elçi göndererek yardım istedilerse de
gerekli desteği alamadılar.
Hanedandan gelen beylerin iktidar mücadelesi sürerken
635 yılında Batı Gök-Türk ülkesinde Işbara Kagan,
yeni bir boy teşkilatlanmasına gitti.
On Ok veya On Şad adlı boy organizasyonu şeklinde
ortaya çıkan yeni durumda Tokmak (Sui-ye) merkez kabul edildi.
Doğusuna Beş Tuo-lu boyları,
batısına Beş Nu-shih-pi boyları yerleştirildi.
Bu yeni teşkilatlanmaya rağmen Batı Gök-Türk ülkesinde
taht mücadelesi durmadı.

649'da tam olarak Doğu Gök-Türk ülkesine hakim olan T'ang hanedanı,
Batı Gök-Türk sahasıyla bu tarihten sonra
daha fazla ilgilenmeye başladı.
Ordularının başına Gök-Türklerden önceden gelip
kendi hizmederine giren Türk beylerini kumandan olarak tayin eden Çinliler,
Hami, Kao-ch'-ang (Turfan),
Kuca, Aksu, Kaşgar ve Hoten gibi
Doğu Türkistan'ın önemli şehir devletçiklerini birer birer ele geçirdiler.
Batı Gök-Türklerinden A-shih-na Ho-lu isimli kagan
650'li yılların başından 658'e kadar
uzun süren mücadelesine rağmen Çinlilere mağlup olmaktan kurtulamadı.
Onun yenilgisiyle Batı Türkistan da
T'ang İmparatorluğu'na bağlanmış oluyordu.
Tibetlilerin Doğu Türkistan'ı istilaları zamanla zayıfladı ise de
sembolik olarak da 659 yılında
Doğu Türkistan'da tesis ettikleri dört askeri garnizon
uzun süre devam etmiştir.

Kaynakça

Gök-Türkler I-II-III, 2 cilt bir arada 2. Baskı, sf: 221-223, Türk Tarih Kurumu Yayınları-2014,
Prof. Dr. Ahmet Taşağıl