IX - Batı Gök-Türk Devleti

IX - Batı Gök-Türk Devleti

Gök-Türk devleti 552 yılında kurulduğunda Bumın Kagan,
devletin batı tarafının idaresini kardeşi İstemi'ye vermişti.
İstemi, yabgu unvanıyla 576 yılına kadar
devletin doğusuna bağlı kalarak, batı kanadını idare etti.
Bütün icraatı Ötüken'deki merkez adına olan
İstemi'nin ölümünden sonra yerine geçen oğlu Tardu da
önce doğudaki büyük kaganlık merkezine bağlılığını sürdürdü.
581 yılında Taspar Kagan'ın ölümü neticesinde başlayan
taht mücadelesi merkezi otoriteyi zayıflattı.
Bunun yanında Çinli casus elçi Ch'ang Sun-sheng'ın faaliyetleri de
devletin gücünü azaltmıştı.
Üstelik Çinli casus Gök-Türk hanedanı arasındaki iç çekişmeleri ihtiva eden raporları
imparatoru Wen'a sunuyordu.
Işbara'nın gözüne girmeyi başardığı için onunla sürekli avlara çıkmış;
bu sayede Gök-Türk ülkesinin dağlarını,
vadilerini ve boylarının askeri vaziyetini öğrenmişti.
Daha da kötüsü Gök-Türk devleti aleyhine hanedan arasındaki iç çekişmeleri öğrenip
imparatora rapor ederek,
entrika faaliyetleri yapmasını tavsiye etmesidir.
İşte bunun sonucunda başlayan entrika siyaseti
Gök-Türk devletinin ikiye ayrılmasına sebep olmuştur.

Taspar (T'a-po) Kagan'ın ölümüyle başlayan taht mücadelesini
ve Işbara'nın kagan oluşunu,
devletin içibdeki çekişmeleri yukarıda görmüştük [506].
Devletin içindeki huzursuzlukların artmış olması
Çin'e olan baskıları durdurmamıştı.
582 yılında Işbara Kagan,
Chou hanedanıyla akraba olduğunu,
onun Suiler tarafından yıkılmasını kabullenemediğini ileri sürerek harekete geçmiş
ve kendisine bağlı bütün boyları güneye sefere davet etmişti.
Tahta yeni çıkmış olan Sui imparatoru çok korkmuş,
hemen Çin Seddini tamire başlamış,
kuzey sınırlarda yığınaklar yapmıştı.
Kumandanlarından Yü Ch'ing-tse'yı Ping,
Yin Shou'yu da You eyaletine mevzilendirmiş;
on binlerce askerle hazırlanmıştı [507].
Bu esnada devreye giren Ch'ang Sun-sheng,
imparatoruna Gök-Türklerle savaş yerine entrika faaliyeti yapmanın
daha doğru olacağını tavsiye etti.
Ch'ang Sun-sheng'a göre Gök-Türk devletinde dört ayrı güç vardı.
Bu güçler Işbara, Tardu (Tien-chüe),
A-po ve Ch'u-lo-hou liderliklerinde cephelenmiş olmalarına rağmen,
Çin'e karşı ortak hareket ediyorlardı [508].
Işbara dışında adı geçen üç liderden,
o an için en faydalısı Tardu ile irtibata geçmek idi.
Çünkü daha uzakta ve askerleri kuvvetli idi.
Önce onunla temasa geçildikten sonra A-po,
Ch'u-lo-hou ve Moğol kabileleri Hsi'lerle münasebet kurulmalı idi.
Çok korkmuş ve zor durumda olan Çin imparatoru
Ch'ang Sun-sheng'ın bu raporundan çok memnun oldu.
Casus elçisini saraya çağırdı.
Onun ağzından bir daha raporunda belirttiklerini dinledi.
Planı iyice öğrendikten sonra hemen Yüan Hui'i kurt başlı sancak ile
o esnada Hami'de bulunann Tardu'nun yanına gizlice gönderdi [509].
Tardu'nun kurt başlı sancağı alması ile birlikte,
Işbara ile bağlılığı sona erdi.
Zaten uzun süredir doğudaki merkeze karşı soğuk duran Tardu istiklalini ilan etti.
Kurt başlı sancak Gök-Türklerde hükümdarlığın alametlerinden biridir.
Gök-Türk hükümdarlarının otağlarının önüne kurt başlı sancak dikilirdi [510].
Bu şekilde Tardu bağımsız bir devlet olarak tanındığını anlamış oluyordu.
Onun gönderdiği mukabil elçiye Çin sarayında çok hürmet edildi.
Hatta o sırada sarayda bulunan Işbara'nın elçisinin oturduğu yere göre
üstünde bir yere oturtularak Batı Gök-Türk devletine
daha çok değer verildiği gösterildi [511].
Böylece Batı Gök-Türk devletinin prestij olarak
daha üstün olduğu vurgulanmak istenmişti.
Aslında Çin elçisi Yüan Hui,
Tardu'nun nezdine ulaştığında,
kendisine hiç itibar edilmemiş,
ancak kurt başlı sancak sunulduktan sonra
olağanüstü ilgi gösterilerek, çok iyi merasim yapılmıştı [512].
Bu bir bakıma Tardu'nun uzun süreden beri böyle bir şey beklediğini
ve bunun kendisi için çok önemli olduğunu aklımıza getirmektedir.
Sancak veya tuğ eski Türk devletlerinde çok önemli bir hakimiyet belgesi idi [513].

Bu olay hemen tesirini gösterdi.
582 yılında Işbara'nın liderliğinde gelişen büyük Gök-Türk akınında Tardu,
Çin içlerine fazla ilerlemek istememiş
ve askerlerini toplayarak geri dönmüştü [514].
Bahsedilen askeri harekat Doğu ve Batı Gök-Türk kuvvetlerinin bölünmesinin
kesinleşmesinden önce son birlikte seferleridir.
Bundan sonra devletin doğu kanadında iç karışıklıklar artınca
ve A-po hadiseleri dolayısıyla,
Tardu ile Işbara arasındaki uçurum derinleşmiştir [515].

Bu tarihten sonra Tardu Kagan'ın Sui imparatorluğu ile arasında
iyi münasebetlerin geliştiğini söylemek mümkündür.
Tarihi tespit edilemeyen bir elçilik teatisi
Batı Gök-Türk Çin ilişkilerinin samimi olduğunu göstermektedir.
582 yılının hemen sonrasında Tardu'nun gönderdiği elçinin şerefine
Çin imparatoru Wu-te sarayında av eğlencesi tertip etmişti.
Bu sırada usta generallerinden Ts'ui P'eng'a
çatıda bulunan bir güvercine nişan almasını emretti.
Usta nişancı bu kumandan attığı okla kuşu vurdu.
Mükafat olarak,
imparatorundan on bin bakır para aldı.
Tardu'nun elçisi bu vaziyeti görünce hayran olmuş,
dönüşünde kaganına anlatmıştı.
Ts'ui P'eng'ın nişancılığını merak eden Tardu,
tekrar elçi göndererek,
imparatordan onu ülkesine yollamasını, görüşmek istediğini bildirdi.
İmparator wen da onun bu teklifinden dolayı övünmüş
ve Batı Gök-Türk ülkesine göndermişti.
Tardu Kagan, on kişilik bir nişancı ekibi hazırlayarak,
Ts'ui P'eng'la vahşi bölgelerde ava çıkarlar.
havada uçan kuş topluluğuyla karşılaştıklarında
Gök-Türk okçuları attıkları okları isabet ettiremediler.
Ancak Ts'ui P'eng attığı her oku isabet ettirdi;
vurduğu kuşların hepsi yere düştü.
Tardu söz konusu Çinli elçinin nişancılığına hayran olmuş
ve yüz günden fazla alıkoymuştu.
Çin imparatoru ipekli kumaşlardan hediye göndererek,
onun serbest bırakılmasını sağladı [516].
Fazla büyük bir siyasi öneme sahip olmasına rağmen söz konusu elçilikten,
Batı gök-Türk-Sui ilişkilerinin
son derece samimi bir şekilde geliştiğini gösterdiğini söylemek mümkündür.
Diğer taraftan Tardu'nun alıkoyduğu elçiyi
ancak ipekli kumaşlar karşılığında geri göndermesi,
Çin üzerinde belirli bir yaptırım gücüne sahip olduğunu belirtmekte
ve siyasi pozisyon olarak daha üstün olduğu neticesini çıkartmaktadır.

Kaynakça

Gök-Türkler I-II-III, 1 cilt bir arada 2. Baskı, sf: 103-106, Türk Tarih Kurumu Yayınları-2014,
Prof. Dr. Ahmet Taşağıl