Sui İmparatorluğu'nun Gök-Türkleri Bölmek İçin Hazırladığı Fermanın Etkileri

c- Sui İmparatorluğu'nun Gök-Türkleri Bölmek İçin Hazırladığı Fermanın Etkileri

582 yılının temmuz ayından sonra Çin'e büyük saldırılar yapan Işbara Kagan'a karşı,
Sui imparatorunun aldığı büyük tedbirler yukarıda görüldüğü gibi muvaffak olamadı.
Neticede büyük bir moral bozukluğu içine giren Çin ordularını
yeniden canlandırmak üzere bir ferman yayınladı.
Gök-Türk tarihinin seyrini değiştiren bu çok önemli fermanın
TCTC'deki metni araştırmamızın tercüme kısmında vardır.
İmparator fermanında;
Wei zamanında başarısızlıkların birbirini kobaladığı anlarda
Chou ve Ch'ilerin birbirleriyle kıyasıya mücadele ettiğini,
dolayısıyla Çinlilerin birbirleriyle kıyasıya mücadele ettiğini,
neticede Çin'in bölünüp çok yara aldığını,
bu sırada Gök-Türklerin her iki ülkeye münasebet tesis ettiğini, Chouların Ch'ilerden,
Ch'ilerin Choulardan Gök-Türklerle müttefik olup
kendisine saldırmasından korktukları için,
onların yani Gök-Türklerin etkisine girdiklerini,
Gök-Türklerin isteklerine göre kendilerini emniyette veya tehlikede hissettiklerini,
hazinenin zenginliğinin onlara akıtılarak,
Çinlilerin büyük güçlükler içinde kaldıklarını,
Gök-Türklerin hükmetmesinden ahalinin çok rahatsız olduğunu,
yağma yapıp kaleleri ele geçirmedikleri ahaliyi öldürmedikleri yaz ayı olmadığını,
nefret ve felaketlerin, birikip, dolarak o zamana gelindiğini belirtti.
Daha sonra kendisi erken gelen talihi ile çok geniş alana yayılarak,
tebasının gayretiyle, o zamana kadar olan bütün kötülükleri bertaraf edeceğini,
bunun imparatorun, prensin değil göğün (tanrı) arzusu olduğunu söyledi.
Daha sonra Gök-Türklerin törenlerine gönderilen hediyelerin boş harcama olmadığını,
devletin vergilerden daha fazlasını elde edeceğini,
bunun sayesinde savaşçıların çoğaltılarak sınırlara yığılabileceğini,
neticede sınırlara yakın bölgelerdeki ahalinin erkeklerinin toprağını işleyebileceğini,
kadınların dokuma yapabileceğini,
böylelikle sınırların kontrol altına alınabileceğini
ve zafere ulaşmak için önemli bir adım atılacağını izah etti.

Eskiden savaşan devletler (chan-kuo, m.ö. 480-222) zamanındaki gibi
şimdiki felaketi atlatacaklarını,
orduları dağıtarak mevzilerine yerleştireceğini,
sonra Gök-Türklerin derinlere girmelerinin bekleneceğini, arkalarından sarılacağını,
kuzeye kaçmalarının önlenip, yarısının ele geçirileceğini,
kuvvetlerinin azaltılacağını söyledi.

Gök-Türklerin kendi içlerinde tam beş liderlerinin olduğunu
küçük kardeşin büyük kardeşle kavga ettiğini,
baba ve amcalardan şüphelendiğini,
dışarıya karşı tek vücut gibi görünüyorlarsa da içeride karışık olduklarını,
bunun yanında doğuda Türk olmayan kavimler ile T'u-yü-hunların,
Ch'i-tanların kin duyarak Gök-Türklere saldırmak için
ayakta hazır vaziyette beklediklerini,
dişlerini gıcırdatarak konuştuklarını,
bu yüzden Çin'in hesabına onlarla savaşacaklarını bildirdi.

Daha sonra Gök-Türklerin iç mücadelelerinden misallar veren imparator,
onlardan ayrılacaklara kucağını açacağını,
onların ülkesinde halkın sadece su ve çayırlara bağlı olarak yaşadığını,
her kış gök gürültülerinin toprağa dokunduğunu ve ateş çıkardığını,
geçen sene yağmur ve karın hiç yağmadığını,
derelerin kurduğunu çekirge sürülerinin istilasına maruz kaldıklarını,
bitkiler ve ağaçların tümünün kavrulduğunu,
ikamet ettikleri eski toprakların kızıllaştığını ve bu sebepten güneye hareket edip,
kendi hayatiyetleri için yağma yaptıklarını anlattı.
Arkasından Tanrı'nın onları cezalandırdığını iddia etti.
Şimdi Çin ordusunun lojistik desteğinin artırılması gerektiğini,
seçme asker ve generallerin iş başına gelmelerini,
öncelikle Gök-Türlerin seçme kumandan ve askerlerinin başını istediğini belirtti.
Doğuda Mavi Denizden batıda Gobi çölüne kadar kazanılacak çok geniş arazinin
ahaliye verileceğini, fakat,
kuzeyin karanlık ve ıssız yerlerinin çok vahşi olduğunu ele geçirseler bile
oaralarda ikamet edemeyeceklerini,
yerleşik ortamın müsait olmadığını açıkladı.
En sonunda bütün generallerini,
başkumandanlarını ve askerlerini Gök-Türklere karşı savaşa davet etti [218].

Bu fermandan sonra Çinli kumandanlara büyük bir cesaret geldiği söylenebilir.
583 ilk baharında Gök-Türklere karşı büyük bir sefer düzenlendi.
Wei bölgesi prensi Shuang başkumandan oldu.
Ho-chien prensi Hung-tou Lu-chi,
Tou Jung-ting ve Yü Ch'ing-tse gibi diğer devlet adamları onun idaresine verildiler.
Bu kumandanların her iki kollara ayrılarak,
Gök-Türklerle savaşmak üzere Çin sınırlarına ilerlediler.
Shuang'ın kendisi Li Ch'ung [219] ve dört generale kumanda ederek
Shuo eyaletine çıktı (583 haziran) [220].
Pai-tao mıntıkasına ulaştıklarında karşılarında Işbara,
A-p'o ve T'an-han kumandasındaki Gök-Türk ordusunu buldular [221].

Yaklaşık bir yıldan beri Çin ordularına karşı seri zaferler kazanan
Işbara ve emrindekilerin, bu sefer tedbirsiz oldukları görülmektedir.
Çinli general Li Ch'ung
''Gök-Türklerin dört nala zaferden zafere koştuklarını,
artık Çin ordularını dikkate almadıklarını,
ayrıca hazırlıksız durumda olduklarını,
sürpriz bir saldırı yapıldığında rahatça yenilebileceklerini'' başkumandanına bildirdi.
Diğer generallerin çoğu bunu şüpheyle karşıladılar.
Sadece Li Ch'e, onun fikrine destek verdi [222].
Başkumandan Shuang'ın kabul etmesiyle,
Li Ch'ung Gök-Türklere ani bir hücum yaptı.
Hazırlıksız yakalanan Gök-Türkler mağlup oldular.
Işbara, bütün altın zırh (kalkan)larını eşyalarını bırakıp bozkırlara doğru uzaklaştı [223].

Işbara bundan sonra büyük bir kıtlıkla karşılaştı.
Orduda yiyecek bulunamadığı için kemik tozu yemek zorunda kaldılar.
Daha bu felaketten kurtulamadan Gök-Türk ordusunda salgın hastalık çıktı.
Askerlerin büyük bir kısmı öldü [224].
Bu felaketler neticesinde Işbara'nın askeri gücü hızla düşerken
Çinliler boş durmuyorlardı.
You eyaletinin askeri valisi Yin Shou, yüz bin kişi ile Lu-lung-sai'a çıkıp,
aniden ülkesinin muhalifi (Sui hanedanı rakibi) Kao Pao-ning'e hücum etti.
Zor durumda kalan Kao Pao-ning,
Gök-Türklerden yardım istedi ise de zaten güç durumda olan Işbara yardım edemedi.
Kao Pao-ning, Gobi çölünün kuzeyine kaçtı.
Bunun üzerine onun elinde tuttuğu Huang-lung [225] bölgesi
Sui hanedanının eline geçti,
daha sonra doğudaki Ch'i-tanlara sığınan Kao Pao-ning,
orada kendi adamları tarafından öldürüldü [226].
Bu sırada Gök-Türkler Çin'e elçi gönderdiler [227].
Fakat barış teklifleri Sui imparatoru tarafından kabul edilmedi [228].
Çinliler galibiyetlerine birini daha Mo-na geçidinde eklediler.
Burada General Li Huang, Gök-Türkleri mağlup etmişti [229].
Daha evvel Gök-Türkleri durdurmak için yola çıkan generallerden
Ch'in eyaleti başkumandanı Tou Jung-ting dokuz süvari kumandanını idare ederek,
otuz bin kişi ile Kao Yüe-yüan'de A-po Kagan'ın karşısına çıktı.
Birkaç defa yapılan ufak muharebelerde A-po başarısız oldu.
Tam büyük karşılaşma olacak iken Çinli kumandan Tou Jung-ting,
Gök-Türklere gereksiz yere fazla askerin ölmemesi için
her iki taraf da bir kuvvetli, cesur kişiyi ortaya çıkarıp, dövüştürsün,
kazanan taraf zafer kazanmış sayılsın,
mağlup geri çekilip gitsin diye teklifte bulundu.
Teklifi kabul eden Gök-Türkler
kendi adamları kaybetse bile saldırmayacaklarına dair söz verip,
hemen bir süvariyi gönderdiler.
Fakat, ortaya çıkan Çinli Wan Sui, Gök-Türk'ü yenip kafasını kesti ve geri döndü,
Gök-Türkler sözlerinde durup savaşmadılar ve barış yemini edip gittiler [230].

Gök-Türk devletini bölme planı hazırlayarak,
imparatoruna sunmuş olan casus-elçi Ch'ang Sun-sheng,
bu sırada Tou Jung-ting'in ordusunda kanat ordusu generali olarak vazife yapıyordu.
Daha sonra A-po'nun yanına elçi sıfatıyla giden bu şahıs,
onu Işbara aleyhine kışkırttı.
Önce Işbara'nın Çin'e karşı her sefer düzenleyişinde galip geldiğini,
A-po'nun hücuma kalkıştığında ise yenildiğini,
aslında bunun Gök-Türklerin utancı olduğunu söyledi.
Bu şekilde Işbara'nın kasıtlı olarak A-po'ya yardım etmediğini ima ediyordu,
sonra A-po ile Işbara arasında da rekabet olduğunu belirtti.
Zamanın zafer günü olduğunu,
A-po'nun ise doğuştan yüz karası bulunduğu (annesi Türk asıllı değil) için
Işbara gibi avantajlı olmadığını ileri sürerek, tahrik etmeye çalıştı.
Arkasından Işbara'nın mutlaka kuzey tarafa yönelip,
A-po'nun hakimiyetini yıkacağından bahsederek onu korkuttu
ve Işbara'ya karşı kendinin korunmasını tavsiye etti.

Çinli elçinin sözlerinden etkilenen A-po
hemen bir adamını Ch'ang Sun-sheng'ın bulunduğu yere gönderdi.
Burada da A-po'nun Işbara'dan koparılma politikasına
Ch'ang Sun-sheng vasıtasıyla devam edilerek, Tardu misal gösterildi.
Tardu'nun Sui imparatorluğu ile işbirliği içinde olduğu için,
Işbara'nın ona hücuma cesaret edemediğini,
A-po'nun da aynı yolu seçmesinin gerektiği söylendi.
Eğer bu şekilde başarılı olursa doğuştan yüz karasının ortadan kalkacağı iddia edildi.
En sonunda niye hemen harekete geçmiyorsunuz diye soruldu.
Neticede A-po, Ch'ang Sun-sheng'ın sözlerinin hepsinin doğru olduğuna inandı
ve bir elçiyi onunla beraber Çin sarayına gönderdi [231].

Ülkesi ihanetler ve tabii felaketler sonucunda
büyük karışıklıklara gark olan Işbara,
A-po'nun da kaganlıktan kopmasına müsaade etmek istemiyordu.
Derhal kuzeye onun bölgesine yöneldi.
Büyük bir hücumla A-po'yu ağır yenilgiye uğratan Işbara,
onun Tardu'nun yanına kaçmasına engel olamadı.
Ancak yakaladığı annesini öldürdü ve onun boylarını kendine bağladı.
Kaynakların ifadesine göre
arkasına bakmadan batıya kaçan ve Tadu'nun yanına sığınan A-po,
burada destek buldu.
Tekrar eski topraklarını ele geçirmek için Tardu'nun verdiği askerlerle
doğuya harekete geçen A-po'nun ordusunun sayısı yüz bin kişiyi buldu.
Işbara ile savaşa tutuştular, defalarca çarpışma yapıldı.
Işbara, yine onun ordusunumağlup etmeyi başardı [232].

Işbara'nın idaresine muhalif olanların arasına T'an-han Kagan [233] da katıldı.
Bunun üzerine T'an-han'ın bulunduğu yeri de ele geçiren Işbara,
onun idare ettiği boyları kendisine bağladı.
Mağlup olup yalnız kalan T'an-han, Tardu'nun yanına sığınmak zorunda kaldı.
Işbara'nın kardeşi olan, bir başka boyu idare eden
Ti-chin-ch'a'nın da Işbara ile arasında anlaşmazlık bulunuyordu.
O da isyan ederek, kendisine bağlı boylarla A-po'ya itaat ettiği gibi
askeri gücünü onun ordusuyla birleştirdi.

Kendilerine Işbara'dan ayrıldıktan sonra
Tardu'nun Çin ile münasebet kurmasını misal alan A-po
ve müttefikleri de bu hususta teşebbüse geçtiler.
Elçi gönderdikleri Çin'den Işbara'ya karşı kendilerine yardım edilmesini
ve siyasi münasebet kurulmasını istediler.
Her ne kadar Işbara'nın kuvvetini kaybetmesi
ülkesinde isyanlar çıkması Sui imparatorluğunun işine geliyorduysa da
tamamen ortadan kalkması Çin'in menfaatlerine uygun değildi.
Çünkü Işbara'nın mağlup olarak bertaraf edilmesi sonucunda
kurulacak yeni bir siyasi güç Çin'e çok daha fazla zarar verebilirdi.
Bunu göz önüne alan Sui imparatoru Wen,
A-po'ya yardıma razı olmadı.
Gök-Türk ülkesinde karışık durumun devamını tercih etti [234].

Gök-Türk ülkesinde bu iç mücadeleler sürüp giderken
Çin'e saldırmak da ihmal edilmiyordu.
583 yılında (ağustos ayı) Çin'in You eyaleti Gök-Türkler tarafından işgal edildi.
Bu eyaletin muhafazasıyla memur başkumandan Li Sui
karşılarında durmaya çalıştı ise de on gün devam eden savaş neticesinde yenildi.
Savaş meydanında Çinli subayların dahi çoğu ölmüştü [235].
Aslında daha önce Gök-Türkleri mağlup etmeyi başarmış
ve Moğol kabileleri Ch'i-tan, Hsi ve K'u-mo-hsiler,
ondan korkarak Çin'e itaat etmişlerdi [236].
Ağır bozguna uğrayan Li Sui,
çareyi Sa-ch- 'eng' (kale)a kaçmakta buldu.
Takip eden Gök-Türk kuvvetleri bu kaleyi kuşattılar.
Sağlam olmayan kale duvarları sebebiyle kaledeki Çinliler çarpışmak zorunda kaldı.
Sabah gün ışımasından akşam karanlığına kadar muharebeler yapılıyordu.
Çin ordusunda yiyecek sıkıntısı baş gösterdiğinde,
bazı Çinliler geceleri gizlice gidip, Gök-Türklerden hayvan ve darı çaldılar.
Gök-Türkler daha sonra bunun farkına vardılar
ve hazırlıklar yaparak Çinlileri öyle beklediler.
Her halde Çinliler bir daha gidemediler ki;
orduları aç olarak savaşmak zorunda kaldı kaydı vardır [237].
Neticede Çin savaş arabaları perişan bir şekilde Gök-Türklerin eline geçti.
Kumandan Li Sui ve yüzden fazla kişi tekrar kaleye döndü.
Bunların da çoğu yaralı idi.
Gök-Türkler, bu Çinli kumandanı canlı yakalamak istiyorlardı.
Bir elçi gönderip teslim olmasını istedilerse de Çinli kumandan kabul etmedi.
Askerlerine ateşli bir konuşma yaptıktan sonra ileri atılan Li Sui,
Gök-Türkler tarafından oklanarak öldürüldü [238].
Kumandanın kimliği kaynaklarda belirtilmeyen Gök-Türk ordusu,
iç karışıklıkların olanca hızıyla devam ettiği bir zamanda dahi
Çin'e ağır bir darbe vurmayı başarmış ve zaferle dönmüştü.
Lideri kaynaklarda belirtilmeyen bu kuvvetin Işbara'ya bağlı olması muhtemeldir.
Zaten diğerlerinin güçlerini sadece Işbara'ya yönelttikleri bilinmektedir.

Bu hücumlar üzerine Çinli devlet adamlarından Kao Kung [239], Ning,
Yü Ch'ing-tse [240], Yüan eyaletine,
Gök-Türklere sürpriz saldırıiçin gönderildiler [241].

Gök-Türk ülkesindeki karışıklıklar bir türlü durmadığı için
bazı Türk boyları kopma noktasına gelmişti.
Devlete bağlı askerlerin sayısı azaldı.
584 yılının Nisan ayında Su-ni boyu kadın-erkek on binden fazla insanla Çin'e gidip,
Sui imparatorluğuna bağlandı.
Batı Gök-Türk kaganı Tardu,
Çin ile Işbara'ya karşı ittifak yapmayı teklif etti [242].
Bu yılın haziran ayında Ta-hsing-tien (saray)'de Kore,
T'u-yü-hun ve Gök-Türk (ihtimal Tardu), elçileri için eğlence tertip edildi [243].

Kaynakça

Gök-Türkler I-II-III, 1 cilt bir arada 2. Baskı, sf: 49-54, Türk Tarih Kurumu Yayınları-2014,
Prof. Dr. Ahmet Taşağıl