Taspar Kagan'ın Ölümü ve Taht Mücadelesi

4- Taspar Kagan'ın Ölümü ve Taht Mücadelesi

Böylesine büyük bir devletin tahtına oturan
ve kaganlar kaganı seviyesine yükselmiş Taspar,
on sene bu durumunu sürdürdükten sonra 581 yılının sonunda hastalandı.
Bir süre hastalığı iyileşmedi.
Ölmeden önce hastalığı sırasında, oğlu An-lo'ya
''eskiden ağabeyinin kendi oğlu yerine, onun tahta çıkmasını vasiyet ettiğni,
dolayısıyla onun hareketine vefa göstermek için,
öldükten sonra Mukan'ın oğlu Ta-lo-pien'in geçmesini'' istediğini söyledi [180].

Kuvvetli bir devletin hükümdarı olmasına rağmen Taspar Kagan,
Türk milletinin karakterine hiç uymayan Budizm dinine meyil etmişti.
Aslında devrinde Orta Asya'nın ve dünyanın en büyük devletinin
Budizm sayesinde kazanabileceği hiçbir şey yoktu.
Bilakis Gök-Türk devleti bu dinden zarar gördü.
Diğer taraftan Ch'i devleti yıkılınca ülkesine kaçan prens Kao Chao-i'den de
yeteri kadar faydalanıldığı söylenemez.
Bu prens sayesinde Gök-Türk devleti lehine
Choulardan çok daha fazla taviz koparılabilir,
Sui hanedanının kuvvetli bir şekilde ortaya çıkması önlenebilirdi.
Üstelik Taspar, Gök-Türk devleti geleneğine uymayan
ağabeyinin dahi veliaht olarak göstermediği, annesi Türk olmayan
Ta-lo-pien'i tahta vasiyet etmekle devletin iç huzurunu bozmuştu.

Taspar'ın ölümü akabinde devlet adamları onun vasiyeti doğrultusunda
Ta-lo-pien'i kagan olarak tahta geçirmek istediler.
Ancak, millet annesinin Türk olmaması sebebiyle, onu kağanlığa kabul etmedi.
An-lo ise tamamen Gök-Türk soyundan geliyordu [181].
Devlet meclisinde bu tartışmalardan bir netice çıkmayınca,
Kara Kagan'nın oğlu She-t'u devlet meclisine gelerek,
''eğer Taspar'ın oğlu An-lo'nun tahta geçmesi halinde, ona itaat edeceğini,
Ta-lo-pien geçerse devleti korumak gerektiğini,
uzun mızrağı keskin bıçağı ile sınırlarda bekleyeceğini'' bildirdi.
Bu şekilde Ta-lo-pien'in kaganlığa layık olmadığını bir kez daha ortaya koyuyordu.
Ayrıca She-t'u'nun kuvvetli, cesur ve kahraman bir şahsiyet olması
diğer devlet adamları üzerinde etkili oldu.
Ona karşı gelmeye cesaret edemediler.
Neticede An-lo'nun tahta çıkmasına karar verildi.
Töreye uygun olarak tamamen Türk soyundan gelen
Taspar'ın oğlu An-lo kagan seçildi.
Tahta geçemeyen Ta-lo-pien, An-lo'nun kağanlığını bir türlü kabul etmiyordu.
Devamlı elçi göndererek, An-lo'yu hakaretlerle rahatsız edip, korkutuyordu.
Neticede An-lo ülkede tam kontrolü sağlayamaması üzerine
devlet meclisi yeniden toplandı.
Yapılan müzakerelerde dört kagan oğlu [182] içinde en bilge
en muktedirin She-t'u olduğuna karar verdiler ve ittifak halinde onda birleştiler.
Arkasından hep beraber She-t'u'yu tahta davet ettiler.

Neticede She-t'u, kagan olarak Gök-Türk devleti tahtına oturdu.
Bu duruma hiç itiraz etmeyen An-lo, ona bağlılığını bildirdi.
Sonra Tola nehri kenarına gitti ve orada ikamet etmeye başladı.
Arkasından kendini She-t'u'ya bağlı olarak İkinci Kagan ilan etti [183].
Hükümdar olduktan sonra She-t'u,
İl küllüg şad Baga Işbara Kagan [184] unvanını aldı.
Bir diğer unvanı Sha-po-lio (lüe) idi;
Çin kaynaklarında kagan olduktan daha çok bu unvanıyla zikredilmiştir.

Kagan olamadığı için çok öfkeli olan Ta-lo-pien, kuzey taraflara çekildi.
Kendi kendine A-po Kagan unvanını aldı.
Işbara Kagan'ı da huzursuz etmek için yine ona elçi göndererek
''kendisinin ve Işbara'nın her ikisinin de kagan oğlu olduğunu,
sadece onun tahtsız kaldığı halde,
Işbara'nın olağanüstü saygıdeğer bir makamda oturduğunu'' söylüyor ve
''neden böyle?'' diye soruyordu Işbara,
onun idare ettiği boylarıyla beraber kuzeye çekilmesinden endişelenmişti [185].
Bundan sonra artık kaynaklarda
A-po ismiyle zikredilmeye başlayan Ta-lo-pien,
hemen dış destek aramaya başlamış ve 582 yılının ekim ayında,
Çin'e elçi göndererek, hediye sunmuştu [186].

Bu arada otuz yıldan beri
devletin kaganından hiçbir konuda ayrılmayan Gök-Türkleri,
Tardu liderliğinde yeni bir yola girmişlerdi.
Bunu artık Işbara Kagan ile aralarında ihtilaf başlamasından anlıyoruz [187].

Gök-Türk devletinde söz konusu hadiseler cereyan ederken,
Çin hanedan değişikliğine sahne oldu.
581'de Chou devleti yerini 589 yılında üç yüz elli yıl sonra
bütün Çin'i birleştirerek olan Sui hanedanına bıraktı.
Bu devletin kurucusu Yang Chien birbiri arkasına kazandığı zaferlerle
Çin'in tek hakimi olarak yükseldi [188].
Kısacası Gök-Türk devleti taht ve diğer iç mücadelelerle sarsılırken,
Çin'de vaziyet aksine gelişiyor, tam birlik sağlanıyordu.
Sui imparatoru tahta geçtiğinde, Gök-Türklerden tebrik heyeti beklemiş,
ancak onlar aksine Choularla daha önceden müttefik olunduğu için
kin duyduklarından kendilerine böyle bir heyet gönderilmemişti [189].

Kaynakça

Gök-Türkler I-II-III, 1 cilt bir arada 2. Baskı, sf: 41-43, Türk Tarih Kurumu Yayınları-2014,
Prof. Dr. Ahmet Taşağıl