Kagan Olmadan Önce Bilge'nin Faaliyetleri

III- BİLGE KAGAN DEVRİ

1- Kagan Olmadan Önce Bilge'nin Faaliyetleri


Bilge, 716 yılından sonra amcası Kapgan'ın ölümü üzerine
yerine geçen İnel'in başarı gösterememesi neticesinde
Kül Tegin tarafından yapılan bir ihtilal sayesinde kagan olabilmişti.
Ancak, Orhun Yazıtlarında kendi adına ve kardeşi adına dikilen kitabelerde de
anlatıldığı gibi devlete hizmeti daha on dört yaşında iken başlamıştı.

683 yılında doğan Bilge, kendisinden önceki diğer devlet adamları gibi
Çin esareti görmediği için şanslı idi.
Ancak, henüz sekiz yaşında iken babasını kaybetmişti.
Kendisinden bir yaş lüçük kardeşi ile yetim kalırken töre uyarınca
kağanlığı amcası almıştı [154].
Bulundukları siyasi faaliyetleri Kapgan Kagan'la ilgili bölümde değerlendirmiştik.
Ancak yine de Bilge'nin kendi ağzından anlattığı olaylara temas edebiliriz.

Babası ölüp amcasının kagan olduğu sırada Bilge,
prens yani Tegin (Tigin) unvanını taşıyordu.
14 yaşına geldiğinde yani 697 yılında Tarduş halkı üzerine Şad olarak tayin edilmişti.
Tarduşlar 647'den sonra iyice zayıflamışlardı.
Herhalde Altay Dağlarının güney eteklerinin batısında
İrtiş Irmağı dolaylarında yaşıyorlardı.
Bu göreve tayininden sonra 716 yılında Kapgan'ın ölümüne kadar geçen
19 yıllık süre içerisinde doğuda Sarı Irmağa ve Shan-tung ovasına,
batıda Demir Kapıya [155], Kögmen Dağlarınınkuzeyindeki Kırgız ülkesine
toplam yirmibeş sefer etmişler, onlarla üç kez savaşmışlardı.
Neticede devletliler devletsiz, kaganlılar kagansızlar kalmışlardı.
Tonyukuk'un yüksek idaresinde Bilge,
amcası kaganın oğlu İnel ile birlikte batı ordularını idare edeceklerdi.
699 yılında Türgişlerin liderliğindeki bütün On-Ok halkı yeniden devlete bağlandı.
Hatta hükümdarları Wu-chih-le ve yabgusu yakalanıp öldürülmüşlerdi.
Bilge, Türgişlerin, Batı Gök-Türklerin devamı olması sebebiyle
buna çok üzülmekte ve ''Türgiş kaganı kendi Türküm bodunum idi.
Bilgisizliği yüzünden bize karşı hatalı hareket ettiğinden Kaganları öldü,
kumandanları, bakanları da beyleri de öldü.
On Ok halkı ızdırap gördü'' demektedir [156].
Bundan sonra Azlar ve Kırgızlar yeniden düzene sokulmuşlardı [157].

Bilge, 700 yılında Tangutlara doğru sefer etmiş, onları mağlubiyete uğratıp çocuklarını,
at sürülerini ve bütün mal varlıklarını ele geçirmiştir [158].
701 yılında Kapgan Kagan, Ordos bölgesine büyük bir akına kalktığında
Kül Tegin'le beraber Bilge de söz konusu sefere katılmıştır.
T'ang hanedanı imparatorunun gönderdiği elli bin kişilik ordunun kumandanı
Ong-Tutuk (Wei Yüan-chung) on altı yaşındaki Kül Tegin tarafından yakalanarak
Kapgan'a sunulmuştur.
Bilge, o orduyu orada yok ettiğini söylemektedir [159].

703 yılında ise Bilge kendine akraba gördüğü Basmılların
Iduk Kut unvanlı idarecisini kendine vergi vermediği için üzerine yürümüş
ve yeniden vergisini toplamaya devam etmiştir [160].

705 yılında ise daha büyük bir düşmanla Çinli Sha-t'o Chung-i
(Saça Sengün) ile savaşıp, askerlerini orada öldürmüştü [161].
Ölen askerlerin sayısı on binlerce idi [162].
26 yaşına geldiğinde yani 709 yılında
daha evvel Tonyukuk tarafından isyanları bastırılıp devlete bağlanan Kırgızlar ve Çikler
üzerine yürümek durumunda kaldı.
Önce Yenisey'in kaynaklarından Kem Irmağını geçerek,
onlarla Örpen adlı mevkide savaştı.
Arkasından Az halkını tekrar itaat ettirdi [163].
Bir yıl sonra ise (710'da) Kırgızlara doğru Kögmen Dağlarını
mızrak batımı yerleri sökerek açmak suretiyle aniden Kırgızları uykuda baskına uğrattı.
Songa dağlarında yapılan savaşta Kırgızların kaganı öldürüldü
ve bölge tamamen zaptedildi.
Aynı yıl Altay Dağlarını aşarak ve İrtiş Irmağını geçerek Türgişler üzerine yürüdü.
Onları da uykuda bastı.
Daha sonra Türgişlerin ordusu ateş ve bora gibi Bilge'nin üzerine gelmişti.
Bolçu'da yapılan savaşta Türgişlerin kaganını, yabgusunu ve şadını öldürdü [164].

Bundan sonra 713 yılında Beşbalık'a doğru sefer eden Bilge,
altı kez savaştıktan sonra düşmanlarını (belki Basmıl hükümdarını) öldürdü
ve onların zulmünden inlediği için kendini davet eden şehir halkını kurtardı [165].

714 yılında bu defa isyan eden Karluklar üzerine yüründü
ve Tamıg (Tamag) Iduk Baş'ta (Tamır ırmağının kaynağı) mağlup edildiler,
Ancak, Karluklar toparlanarak yeniden geldiğinde, Basmıllar da harekete geçmişti.
Dokuz Oğuzlar dahi düşman olmuşlardı.
Bir yılda dört kez de onlarla çarpışmak zorunda kaldı.
İlk önce Togu Balık'ta Tola Irmağı askerler yüzdürülmek suretiyle geçilmiş
ve savaşılmış; ikincisi Antargu'da yine yenmiş,
üçüncü olarak Çuş Irmağı başında vuruşmuştu.
Üçüncü çarpışmada düşmanları önce Bilge'nin ordusunun safları dağıtılmış,
ancak sonra geri püskürtülmüştü.
Orada Tongra, Dokuz Oğuz boylarının alperinden bir grubu da yendiği vurgulanmıştır.
Dördüncü savaş Ezgenti Kadız'da meydana geldi ve hepsi mağlup edildi.
Bu arada 715 yılında Amgı Kalesinde kışlandığı sırada kıtlık olmuştu [166].
Bu yılın ilk baharında Oğuzlara doğru sefer etti.
Seferesnasında birinci ordu yola çıkmış iken ikinci ordu daha merkezde idi.
İşte bu sırada üç Oğuz ordusu baskın yaptı.
Oğuzların bir grubu, Bilge ve Kül Tegin'in evini barkını yağmalamaya giderken,
diğer askerlerin üzerine saldırdı.
Bilge ve Kül Tegin çok zor durumda kalmışlardı.
Karargahın başındaki Kül Tegin
cansiperane bir savunma ile üzerlerine gelenleri püskürttü.
Başlarında böyle sıkıntılı hadiseler geçen Bilge
''Tanrı güç verdiği için orada mızrakladım, dağıttım.
Tanrı buyurduğu için ben çalışıp kazandığım için
Türk Milleti de öylece kazanmış şüphesiz.
Ben erkek kardeşimle beraber, bu kadar önderlik edip
çalışmasa ve muvaffak olmasa idim, Türk halkı ölecek idi'' demektedir.
Bundan sonra Oğuzlar,
Dokuz Tatarlarla beraber gelmelerine rağmen Ağu'da yapılan iki savaş neticesinde
Bilge'ye yenildiler, devletleri zaptedildi [167].

716 yılında Dokuz Oğuzlar yerlerini, yurtlarını terk ederek gidip Çin'e sığındılar [168].

Son yıllardaki boy isyanlarından, II. Gök-Türk Devleti'nde merkezi kontrolün
tamamen ortadan kalktığı görülmektedir.
Bütün ayaklanmaların bastrılmasında Bilge ve Kül tegin kardeşler ön plandadır
ve cansiperane bir şekilde devletlerini savunmaktadırlar.

Kaynakça

Gök-Türkler I-II-III, 3 cilt bir arada 2. Baskı, sf: 361-363, Türk Tarih Kurumu Yayınları-2014,
Prof. Dr. Ahmet Taşağıl