Kül Tegin'in Faaliyetleri

2- Kül Tegin'in Faaliyetleri

684 yılında doduğu anaşılan Kül Tegin'in savaş alanlarındaki bilinen ilk başarısı
700 yılındaki Kansu seferi sırasında Çin ordusunun kumandanı Wei Yüan-chung'un
yeğenini canlı yakalayıp eliyle Kapgan'a sunmasıdır [169].
Ancak bundan önce Kül Tegin'in katıldığı diğer askeri faaliyetler olabilir düşüncesindeyiz.
Belki göze çarpan belirgin bir hareketi olmadığı için kaynaklarca zikredilmemiş olabilir.
Ayrıca Bilge kendi yazıtında bu hadiseyi 701 ile tarihlemektedir.
Dolayısıyla söz konusu başarının Kül Tegin tarafından 700-701 yıllarında
gerçekleştirildiği sonucuna varmamız mümkündür.
Altı Çub Soğdaklarına yapılan Kapgan idaresindeki Kül Tegin ve Bilge'nin de katıldığı
hücumda önce onlar bozguna uğratılmıştı.
Arkasından Çinli Ong Tutuk yani Wei Yüan-chung elli bin kişilik bir ordu ile üzerine geldi.
Herhalde atı çarpışmalar esnasında öldü ki;
yaya olarak atılıp hücum etti ve yakaladığı kumandanın yeğenini kaganına götürdü.
Neticede Çin ordusu orada imha edildi [170].

Kül Tegin 705 yılında Çinli general Sha-t'o Chung-i ile yapılan savaşa katıldı.
Çarpışmalar sırasında, önce Tadık Çor'un boz atına,
arkasından Işbara Yamtar'ın boz atına,
sonra Yiğen Siliğ Bey'in giyimli don atlarına binerek hücum etmiş,
ancak atların hepsi ölmüştü.
Hatta Kül tegin'i zırhından ve kaftanından yüzden fazla okla vurmuşlar
ama yüzüne ve başına değmemişti.
Neticede adı geçen Çinli kumandanın 80 bin kişilik ordusu da mağlup edildi [171].
Bu hadiseden sonra 710 yılından önce Türgi Yargun Gölünün kenarında
Yir Bayırkuların Uluğ Erkini ile yapılan savaşta Kül Tegin büyük yararlıklar göstermiş,
mağlup Uluğ Erkin az sayıdaki askeriyle kaçıp gitmişti [172].
Bilge'nin 710 yılındaki Kırgız seferinin arkasından,
Türgişler üzerine yapılan hücumlara Kül Tegin bizzat katılarak
çok sayıda muvaffakiyet elde etmişti.

Hatta Azların valisini eliyle yakalamak gibi üstün bir başarı daha gösterdi.
Mağlup Türgişlerin arta kalanları öldürüldü, Tabar'da yerleştirildiler.
Bundan sonra Demiı Kapıya yapılan seferin akabinde Türgişler yine düşman olmuşlar
ve Maveraünnehir'e doğru gitmişlerdi.
Kül Tegin az sayıda askerle onların peşinden gönderildi.
Gücünün azlığına rağmen Kül Tegin büyük bir savaş yapmış,
Alp Salçı Kır atına binerek çarpışmalara katılmış,
neticede Türgişler yine bozguna uğramışlardı [173].

Bundan sonra Koşu Totok (Tutuk)'la savaşan
ve onun çok sayıda askerini öldüren Kül Tegin, 711 yılında patlak veren
Karluk isyanlarının bastırılması işlerinde de baş rol oynadı.
Karluklarla Tamag Iduk Baş'ta savaştı (714).
Onlar yenildikten sonra Az'lar üzerine yüründü; çünkü onlar da düşman olmuştu.
Kara Göl'de Azlarla savaşılmış; Alp Salçı Kır atına binen Kül Tegin,
Azların reisi İlteber'i canlı yakalamış,
boy halkları da ağır bir bozguna uğratmıştı.
Boyların isyanları neticesinde II. Gök-Türk ülkesi tamamen karıştığında
Dokuz Oğuz boyları da başkaldırmışlardı.
İzgiller mağlup edilmiş, ancak Alp Salçı Kır atı çarpışmalar esnasında ölmüştü.
Dokuz Oğuzlarla bir yılda tam beş kez önce Togu Balık'ta,
ikinci Koşulgak'ta Edizlerle, üçüncü Bolçu'da Oğuzlarla,
dördüncü Çuş Başın'da savaşılmıştı.
Bilge bahsinde açıkladığımız gibi Gök-Türkler devlet yöneticileri
ve orduları çok zor durumlara düşmüşlerdi.
Tongralardan bir grup bizzat Kül Tegin tarafından dağıtılmıştı.
Ancak Oğuzlarla yapılan savaşlar daha uzun süre devam etmişti.
Yine Bilge bahsinde belirttiğimiz Oğuzların,
karargahı basmaları sırasında onun olağanüstü gayreti neticesinde
düşmanın geri püskürtülmesine yol açmıştı.
Neticede onun öksüz kır atına binip hücum etmesi,
dokuz eri mızraklaması sayesinde karargah (ordug) kurtarılmış, annelerin, ablaların,
prenseslerin diğer hayatta kalanların cariye olması önlenmişti.
Bilge'ye göre eğer Kül Tegin olmasa onların hepsi ölecek idi [174].

Bütün bunlar bize Kül Tegin hakkında Çin kaynakların verdiği
''olağanüstü asker, savaşmayı iyi bilir, böyle işlerde mükemmeldir'' şeklindeki karakter
tahliliyle tamamen uyuşmaktadır [175].

Kaynakça

Gök-Türkler I-II-III, 3 cilt bir arada 2. Baskı, sf: 363-365, Türk Tarih Kurumu Yayınları-2014,
Prof. Dr. Ahmet Taşağıl