VIII- Doğu Gök-Türk Devleti'nin Yıkılması

VIII- Doğu Gök-Türk Devleti'nin Yıkılması

İl Kagan'ın idaresindeki Doğu Gök-Türk devletinde
karşı çözülme hareketleri 629 sonbaharında da hızla devam etti.
Dokuz Gök-Türk erkini üçer bin süvariyle birlikte,
Çin'e gidip imparatora teslim oldular.
Hemen bunun sonrasında Bayırku, P'u-ku, (Bugu/Bugut) Tonra
ve K'u-mo-hsi'erin reisleri de imparatora bağlandılar [490].
Yedinci ayda cereyan eden bu hadiselerden sonra
on birinci ayda küçük çapta Çin'e yapılan Gök-Türk akınları
Çinli kumandanlar tarafından önlendi [491].
Ling ve Kan-su eyaletlerinde Gök-Türk orduları mağlup edilmişti.
Aralık ayında da daha önce T'ang imparatoruyla iyi münasebetler tesis etmiş olan
T'u-li Kagan ile Yü-ku Şad, Çin'e gittiler [492].
Artık devleti için en büyük tehlikeyi savuşturmuş olmanın rahatlığı içindeki
T'ang imparatoru T'ai-tsung,
T'u-li Kagan'ın gelişinden çok memnun olmuş
ve de eskiden babası Kao-tsu zamanında Çin milletinin,
Türk milletinin hakimiyetini kabul etmek zorunda kaldığını,
bunun için daima utandığını,
şimdi ise Gök-Türklerin kendisine tabi olmaya başladığını,
bundan gururlandığını belirtmişti [493].

İl Kagan ülkesi çok karıştığından beri Çin'in kuzeyinde,
bu ülkeye yakın bölgelerde oturmaya başlamıştı.
Bu arada Li Ching ile Li Shih-chih kumandasındaki Çin orduları
İl Kagan'a saldırmak için fırsat kolluyorlardı
ve devamlı hareket halinde idiler.
Li Ching gece ani baskın yapmış ve hala Doğu Gök-Türk devletine bağlı
Ting-hsiang şehrini ele geçirmişti [494].
Kendi bulunduğu bölgenin çok yakınına kadar sokulan
Çin ordusundan endişeye kapılan İl Kagan,
otağını Gobi Çölü'nün girişine taşıdı.
Bu sırada onun en yakın adamı K'ang-su
ve son Sui imparatorunun eşi sabık imparatoriçe Hsiao,
veliaht Yang Cheng-tao ile Çinli kumandan Li Ching'in casuslar göndermesi üzerine
gizlice kaçıp, T'ang sarayına geldiler [495].
630 yılının başında cereyan eden bu hadiselerden sonra,
ikinci ayda İl Kagan daha ağır bir mağlubiyete uğradı.
Bu mağlubiyetten sonra Kansu'nun kuzeyindeki T'ie Shan (Demir Dağı)'a kaçtı.
Burada Çin imparatoruna Chih-shih-ssu-li'yi elçi olarak gönderip,
T'ang'a bağlanacağını bildirdi.
Bunun üzerine T'ai-tsung, dış işlerinden sorumlu vezir
T'ang Chien başkanlığında bir heyeti İl Kagan'ın bulunduğu mevkiye gönderdi [496].
Elçinin vazifesi İl Kagan'ı sakinleştirmek idi.
Bu arada Li Ching'e ordusuyla İl Kagan'ı karşılama görevi verildi.
Bu generale göre İl Kagan,
Çin'e itaat etmek konusunda tereddüt ediyor;
otlar yeşillenip atlar beslendikten sonra kuzeye kaçmaya niyetleniyordu.
Eğer çölün kuzeyine kaçıp
Dokuz Kabile (Dokuz Oğuzlar) sığınırsa onu yakalamak imkansızdı.
Bu yüzden süvari kuvvetleriyle ona saldırıp, yakalamak istediler.
Li Ching'in ordusu önden Li Shih-chi'nin ordusu arkadan yola çıktılar.
Yin dağlarına yaklaştıklarından
bin çadırdan fazla Gök-Türk ailesini yakalayıp, yanlarına aldılar.
Bu arada Çinli elçi T'ang Chien ve heyeti İl Kagan'ın yanına ulaşmış,
kagan artık kendini rahat hissetmeye başlamıştı.
Sisin bastırdığı bir sırada öncü Çin kuvvetleri Su Ting-fang idaresinde
İl Kagan'ın yedi li (3.5 km) kadar yakınına vardı [497].
Tam bu esnada İl Kagan,
Çin ordusunun aniden yaklaştığını fark etti
ve hemen günde bin li koşabilen atına binerek kaçtı.
Li Ching'in ordusu karargaha vardığında Gök-Türkler, tamamen dağılmışlardı.
Bu karışıklıktan faydalanan elçi T'ang Chien kaçmayı başardı.
Ani baskında hazırlıksız yakalanan Gök-Türk askerlerinin in binden fazlası öldürülmüştü.
603 yılından beri Gök-Türk ülkesinde bulunan
İ-ch'eng Hatun da öldürülenler arasında idi.
Onun oğlu T'ie-lo-shih esir olarak yakalandı.
Diğer kabile liderlerinin hepsi teslim oldu.
General Li Shih-chi,
elli binden fazla Gök-Türk esiriyle geri döndü.
Yin Dağından Gobi çölüne kadar uzanan topraklar,
T'ang imparatorluğuna bağlanmıştı [498].

T'ang hanedanına bağlanan Gök-Türk beylerinin sayısı fazlaca artmıştı.
T'ai-tsung, bu Gök-Türk ileri gelenlerini
çeşitli unvanlar tevcih etmek suretiyle yerleştiriyordu.
Daha önce Çin'e gelip,
orada ikamet eden olan A-shih-na Ssu-mo'ya
Hua eyaleti askeri valiliği ve Sağ muhafızları ordusu generalliği rütbesi sunuldu.
T'u-li Kagan,
Pei-p'ing düklüğü prensi ve bin ailelik timarın sahibi oldu [499].
Bu arada Çin'e bağlananlar imparatora Tanrı (Gök) Kagan olmasını rica ettiler.
O da kabul etti.
Bundan sonra kuzey kabileleri ile ilgili fermanlarda
Tanrı Kagan unvanını kullanmaya başladı [500].
Bu arada Ssu-chie (İzgil)ler [501] kırk bin kişilik boylarıyla Çin'e gidip bağlandılar.
Ch'i-min Kagan'ın üvey kardeşi olan Su-ni-shih'ye,
Shih-pi Kagan, Işbara unvanını vermişti.
Ling eyaletinin kuzey, batısında elli aileden oluşan boyunu idare etmekte idi.
T'u-li Kagan, Çin'e tabi olunca,
İl Kagan, Işbara'yı kagan tayin etmişti.
İşte baskından son anda kurtulan İl Kagan,
İşbara'nın yanına sığındı.
Aslında T'u yü-hun'lara kaçmak niyetinde idi.
Ancak bunu istemeyen Işbara onu Çin'e götürmek istiyordu.
Bunu bir türlü içine sindiremeyen İl Kagan,
bir gece birkaç süvariyle kaçarak, bir vadiye saklanmış,
daha sonra Işbara tarafından yakalanmıştı.
Daha sonra Çinli kumandan Chang Pao-hsiang,
ordusu ile Kagan'ın bulunduğu yeri bastı.
Yakaladığı İl Kagan'ı kendi ülkesi başkenti Ch'ang-an'a gönderdi [502].
Mart, ayı içerisinde İl Kagan, Ch'ang-an'a vasıl oldu.
Bu sırada Işbara da kendi idare ettiği boyuyla
Çin'e bağlanmak için Ch'ang-an'a gitti.
Sonuçta Gobi Çölü'nün güneyi tamamen Çin'in hakimiyeti altına girdi.

Çin imparatoru,
İl Kagan'ı yıllardan beri T'ang hanedanına yaptıklarından dolayı azarladı.
Ancak Wei nehri kenarında yapılan anlaşmaya uyduğu ve bu tarihten sonra
Çin'e saldırmadığı için idamdan affettiğini açıkladı [503].
Sonra T'ai-p'u binasında (tahta çıkma vesair törenlerin yapıldığı bina)
ikamet etmesi emredildi.
İl Kagan neşesiz, isteksiz ve durgundu.
Ailesi ve diğer beraberindekiler ağıt yakarak ağlıyorlar ve yas tutuyorlardı.
Bunun üzerine topraklarında geyiğin bol olduğu
Kuo eyaletine vali tayin edildi ise de kabul etmedi.
Aslında imparator,
bu şekilde onun tabii karakterini kaybetmeyeceğini düşünmüştü.
Neticede Sol muhafızları generali tayin edilip,
avlanması için arazi verildi.
Yine de üzüntüsünden 634 yılının ilk ayında ödlü.
Kendi adamlarına defnettirildi.
T'u-yü-hun asıllı onun eski veziri Ulu Toygun (Hu-lu Ta-kuan) ölümü üzerine
üzüntüsünden boğazını keserek intihar etti ve onunla birlikte gömüldü.
İl Kagan'ın annesinin evliliği sonrasında
Po-ch'i-shih hatun ile T'u-yü-hunlardan Gök-Türklere gelmişti.
Çin imparatoru, Ulu Toygun'un bu hareketine hayran kaldı.
İl Kagan'a ölümünden sonra sunulmuş olan unvanlardan ona da sunuldu [504].

Doğu Gök-Türk devletininyıkılmasından sonra boş kalan boyların çoğu
Ötüken'de kağanlığını sürdüren Sir Tarduşların yanına sığındılar.
Bir kısmı ise Batı Gök-Türk ülkesine doğru (Batı Türkistan) yayıldı.
Bununla birlikte yüz bin kişiden fazlası Çin'e sığınmıştı.
Bunların akıbetinin ne olacağı konusu
T'ang sarayında uzun tartışmalara yol açmıştır.
Nihayetinde T'ai-tsung,
doğuda You eyaletinden batıda Ling eyaletine kadar uzanan geniş bölgeye
yerleştirilmelerini kabul etti.
Buna göre eskiden T'u-li'nin idare ettiği topraklar Shun, You,
Ch'ang ve Hua olmak üzere dörde ayrılacak
ve her bölge için ayrı garnizon kumandanlıkları kurulacaktı.
İl Kagan'ın toprakları ise altı ayrı garnizon kumandanlığına bölünerek,
sonra kendi arasında doğudaki üç garnizon Ting-hsiang,
batıdaki üç garnizon Yün-chung adıyla idare olunacaktı [505].

Kaynakça

Gök-Türkler I-II-III, 1 cilt bir arada 2. Baskı, sf: 101-103, Türk Tarih Kurumu Yayınları-2014,
Prof. Dr. Ahmet Taşağıl